30 Kasım 2013 Cumartesi

KIRMIZI

        "Saat on bir, intihar için erken bir saat" dedi kadına genç adam ve sevişmeye başladılar. Sıcağın korkak olduğu bir mevsimde terlemeye başladılar. Beyaz çarşaflı, yaşlı bir yatakta, demirden ranza mutluydu onların altında. Tükenmeye aşık olan kırmızı bir mum onlara verdiği renkten şikayetçi sayılmaz, arkasındaki aynanın içinde olan mumla yarıştıklarını hissediyor ama bunu kendine itiraf edemiyor . Dolap kahverengi boyandığı için hep şikayetçiydi. Kabaran ve çatlayan kahverengi boya ise istenmediği dolaba hizmet veriyor.
     
        "Susadım…" "Biter şimdi…" "Susadım…"dedi kadın ve adam kaçmasına izin vermiyormuş gibi tuttuğu yastığı kadının başının altından çekti. Aynı anda içinde tuttuğu nefesi kasarak açtığı çenesinden dışarı çıkmasına izin verdi. Mumun aşık olduğu tükeniş, adamın o hali ve adam. Sadece belirsizlik halinde ki kadının yanına uzandı.

        "Getirmemi, ister misin?" "Ben alırım." "Bana da getir." Kadın, kendini nedensiz kötü hissederek odadan çıktı. Adamın düşüncelerinde zaman kaybolmuştu ve kadından bardağı aldı. Uyumak için ilaçlarını aldı, sonra kadına uzattı. 

        "Birlikte içelim." "Tamam ama aynı anda…" Her zaman söylediklerini yaptılar yani içtiler. "İyi geceler" "İyi geceler." Yatağa uzandılar sırt sırta. Kadın ağlamaya başladı sonra adamda. Adam yataktan çıkmaya yeltendi, kadın ona sarıldı ve adamda kadına…

31 Ekim 2013 Perşembe

KEDİ


Deniz içine geceyi hapsetmiş,
Balıklarsa martılara yalvarmakta.
Örfler örselemekte güneşi,
Bulutlarsa istiflenmiş ve gökyüzüne sığmaz halde.


Ölümlerin en küçük ama en güçlü nedeni olan kış,
Gelmekten sıkılmış sanki bu toprak parçasına.

Teni, güneşe aşık olan esmer bir kız çocuğu,
Tutkusu olan akordeonu çalmakta.
Nefretiyle beslenen; tutku ve aşk
Tutku ve aşkı köz tutan; alınan para,
Paraya karşılıksa gecenin gölgesi olan sisli bir gülümseme.

Beşikçesine sallanan vapur,
Anne karnını anımsatmakta bana…

29 Eylül 2013 Pazar

MELEK

           Kurumuş dudaklarını öptü sonra çıktı balkona.
Kollarını açtı ve uçtu...


           Bedeni yattığı yatağın hatta yaşadığı evin bir parçası haline gelmiş. 

hareketsizlik onun  tek becerisi, baktığı tavan ise hayallerini yansıtabildiği perdesi.
Bütün dünya onun düşünceleriyle şekil alıyor ve var oluyor.

           Uçan kadındaydı aklı  ama daha önemli düşünceleriyle ilgilenmeli o gün.
Önce tütün sarmayı sonra asırlık şarabından yudumlamayı hayal etti ama bir an sigara dumanını çıkarmadan şarabını yudumlayınca öksürük tuttu.

           Mevsim sonbahardı.
O gün yağmur yağmalıydı ona göre ve yağmur başladı...

3 Eylül 2013 Salı

KARGALAR


         Sersem gezen serseri, ne yapacağını bildiği güne uyandı. Uyuduktan sonra unuttuğu her şey geri gelmeye başladı.
        

        Son yaptığı "kargalar" resmine baktı. Kurumuş çiçeğini suladı, akşamdan kalma şarabıyla. Sonra o gün, söndürmemek üzere yaktı bir sigara, mumda ki son ateşle. Büyük bir binanın dokuzuncu katında oturuyor.
      
        Güneşin batışını gördü çıktığı balkonunda. Yaşadığı o daire amcasından kalmıştı ve daha üzerine almamıştı, alacaklarını bildiği için. Günlerdir yattığı yastığa silahı sardı ve yattı yastığa.
       

        Sonra tetiği çekti ama aklında üstüne örtemediği örtü kalmıştı…

30 Ağustos 2013 Cuma

Tek Gecelik


        Sırtını çıplak olan kadına çevirmişti, çıplak olan adam.Dokuz dakika önce boşalmıştı yaratılmaya neden olan enerjiye ve kadını da yaratıcı kılmaya.        Teni artık değmiyordu kadının tenine.Kafasında cinayet düşünceleri, bedeninde ise korku vardı (cinayet korkuyu kandırıp yer değiştirmeyi planlıyordu ve o yüzden işi çok zordu) adamın.Kadının ise düşüncelerinde huzursuzluk, bedeninde huzur (huzursuzlaştırdıklarımızdan) vardı.Üzerlerindeki ipekten, güneşli gökyüzü renginde örtü ve karşıdan gelen aç ışıkla karanlığı silemiyordu oda.       
        Adamın ağzında harfler toplanmış, düzenli bir şekilde sıralanmış çıkmak için emir bekliyorlardı.
Ve adam kusar gibi söyledi ; ''SENİ SEVİYORUM..''Kadının ağzında yediği makarnanın baharatları vardı ve dili onları eritmek ile meşguldü. Dudaklar ayrılabilir olduklarını unutmuştu kadın ağzını açmadan; ''BENDE... ''Can çekişen bir ata ateş etmişti sanki kadın. (cinayet korkuyu kandırıp yerine geçti ama korkunun yerin sevmemişti)
     
       Adam kadına dönüp boğazına götürdü elini hafifçe.
Kadın elin dokunuşuyla göz kapaklarını güçle açtı ve gülümseyişi ile 70 kasını çalıştırarak ürperdi.
Dudaklarını adamın eline değdirdi sonra bir daha değdirdi ve sonra bir daha... (cinayet korkuyu kandırıp kendi yerine geçti ama kendi yerini artık istemiyordu )
        Kadının bedeni sevişmeye hazırdı...
        Adamın şeyi kalkmıştı zaten...

1 Temmuz 2013 Pazartesi

...

Güneşli bir güne ağzında kan tadı ile uyandı, unutulan bir yumurtadan çıkmış horozun sesiyle. 

Saçını, sakalını ve sonrada sırtını kaşımaya başladı, ince uzun parmaklarıyla. 
Çıplak ayaklarıyla yere bastığının farkında değildi. 
Günahkar bir alaturka tuvaletin deliğini tutturmaya çalışarak işemeye başladı ve günün sorumlulukları zihnini becermeye başladı. 
Sifonu çekmeyi denedi, bozuk olduğunu hep unuturdu. Musluğu açtı ve akan suyun üzerine tükürdü. 

Kırmızı göründü su bir anlık. 


Kırık aynaya baktı, sadece gözünün birini gördü.
Gözünün aynalarda değeri yoktu, aynalarında gözünde.
Sadece ellerini yıkadı akan suda, yüzüne vurup o an ki  düşüncelerini değiştirmek istemedi ve musluğu kapattı, akan su durdu.
Aksamdan kalan cigarasını yaktı nereden aldığını bilmediği çakmağıyla. 
Rengini kaybetmiş kot pantolonunu ve alt düğmesi kopmuş gömleğini giydi. 
Yeni bi cigara sardı ağzındakini söndürdükten sonra. Dışarıdan kadın çığlıkları duyuldu, televizyondan müzik kanalı açtı. 

Rengarenk bir klip, anlamsız sözlerin uyumsuzluğu ve cinayete teşvik ettirecek melodi...



01 Temmuz 2013 

20 Haziran 2013 Perşembe

Masada Duran Silahın Öyküsü...


  • Masa; koyu ve mat kahverenginde, gri renge boyanmış bir duvarın dibinde. Pencereden sızan ışıklar masanın ve duvarın renklerini göstermektedir. Masanın üzerinde bir kalem, bir kalemtıraş, kağıtlar ve bir de silah var. Kağıtların birinde aynaya bakılarak çizilen bir kadın resmi var ama oda da ayna yok. Masanın kapıya doğru olan bir köşesin de parlak bir silah var. Silah da sadece bir mermi var ve şarjörü boş. Silahın uç tarafı kağıt da çizilen kadına doğru duruyor. Kağıt da ki kadının boynunda büyük sandık anahtarına benzeyen bir kolye, yüzünde yalandan bir gülümseme, göz yaşlarının akıttığı sürme, istemeden sürelen ruj ve kağıdın sağ alt köşesinde içinde hiç harf yazılmamış küçük bir imza var. Masanın üzerindeki kalem, kalemtıraş kadar küçültülmüş ve ucu kırılmış...
    Oda ya bir kadın giriyor. Kadının sol eline sarılmış beyaz bir bez parçası var. Kadın masanın yanındaki bir tabureye oturuyor. Kağıt da ki çizilen kadına bakıyor ve gerçek bir kahkaha atıyor. Kadının sol elindeki bez kandan kırmızı renge dönmüş. Masada ki kağıdı sağ eliyle alıyor ve kağıdın arkasında sol elini gezdiriyor. Kağıdı odaya ışık girmesini sağlayan pencereye yapıştırıyor. Sonra tekrar tabureye oturuyor masanın üzerindeki silaha bakmadan sağ eliyle alıyor. Silahı kafasına dayıyor ve büyük bir çığlık atarak penceredeki kağıdı vuruyor. Mermi kağıt da atılan imza ya denk geliyor. Kağıt yere düşüyor. Kadın kağıdı alıp odanın diğer köşesindeki sandığın yanına gidiyor ve boynundaki anahtar ile sandığı açıyor. İçi kağıt dolu sandığa elindeki kağıda koyuyor. Sandığın içinden bir mermi ve bir kalem aldıktan sonra kapatıp kitliyor. Masanın yanındaki tabureye oturuyor. Birden küçük ve net bir çığlık atıyor. Kadının ayağında bir şey olamadığından yerde kalan ayna parçasına basıyor ve ayağı bir buğday tanesi kadar ayna parçası giriyor. Ayna parçasını ayağından çıkartıyor. Elini üstüne siliyor. Silahı masaya mermiyi de silahın yanına koyuyor. Bir kağıt alıp masanın üzerindeki silah ve mermiyi çizmeye başlıyor. Pencereden sızan bir rüzgar masanın üzerindeki kağıtları yere savuruyor. Kadın ona aldırmadan çizmeye devam ediyor. Oda git gide kararıyor. Kadın çizimini bitiriyor ve kağıdın sol alt köşesine küçük bir not yazıyor kalemi kağıdın üzerine koyuyor. Masanın üzerindeki silahı alıp sonra mermiyi silaha koyuyor. Ayağa kalkıyor ama ayağındaki kesik onun sendelemesine neden oluyor. Gücünü toplayıp dik durmaya çalışıyor ve sandığa doğru yürüyor. Boynunda ki anahtarla sandığı açıyor, içine giriyor ve kapağını üstüne kapatıyor.  20 Haziran 2012
    Kağıt da ki silah, yanındaki mermi resminin sol alt köşesinde '' Geliyorum Sevgilim ve Bebeğim'' yazıyor...

3 Ocak 2013 Perşembe

Demlik...

        Kısa, siyah tüyleri olan zayıf bir köpek. Dakikalarca takip etti bindiğim otobüsü. Her durakta nefes almak için havlıyordu.Benimle 15 yaşlarında, hayatı yanlış yaparak öğrenmek zorunda kalan ve açlığı dost edinmiş bir çocuk bindi otobüse.
       Otobüste olan insanlar, köpeğe içinde hayranlık, şaşkınlık, eğlence ve aptallık barındıran gözlerle bakıyorlardı. Kimi  ayağa kalkıp anı dondurmaya çalışıyordu, benim şuan yaptığım gibi. İnmem gereken durağa geldik, sonra geçtik. Neden inmediğimin farkındaydım ama çantamdaki cüzdanın orada olmadığının farkında değildim, Toplamda sekiz, dokuz durak geçtik ama benim inmem gereken yer dört durak önceydi.
      Çocuk ile birlikte indim. Sonra hikayenin kahramanı da bize yetişti ve çocuğun üstüne attı kendini, hak ettiğini düşünmeden tabi. Ona imrenerek baktığımı fark etti çocuk ve poşetten cüzdan çıkartıp bana yaklaşıp verdi. Benim cüzdanım olduğunu 'senin bu abi' dediğinde fark ettim, 'Eyvallah' dedim ve 'iki beşlik vardı, alsaydın birini' dedim. Utandı, gitti. Yani ben öyle sandım. Diğer beşliği vermemek için kaçmıştı aslında.
     Sonra bir kırk dakika yürüdüm inmem gereken durağa doğru ve sanırım sadece köpeği anladım...